top of page

3

SİYONİZM'İN ALGI YÖNETİM MERKEZİ
HOLLYWOOD

İSLAM'I TAHRİF ETME GİRİŞİMLERİ ve MUSTAFA AKKAD

 

Bu yazı dizisinin son makalesini yazarken birkaç kelam daha belirtmek isterim.

Önceki makalelerimde sizlere algı yönetme merkezinin kurulmasında kimlerin rol oynadığını izah etmeye çalıştım. Yaptığım araştırmalarda bu algı yönetim hareketlerinin temelindeki gizli isimleri bağlantıları kaynaklarıyla neşrettim. Bu isimlerin çoğunun banker ve Yahudi olması tatbiki de tesadüf değildir. Aksine bu tezgâh planlanırken bu insanlar biliyorlardı ki, buraya harcadıkları paranın kat ve kat fazlasını kazanacaklar.

 

Nasıl?

 

Size bu durumu izah edeyim.
 

Bu makaleyi yazmak için araştırma yaptığım sırada, 2. Dünya savaşının çıkmadan önce Universal Stüdyolarının savaş filmleri ile insanları savaşa hazırladığını öğrendim… Bu psikoloji içerisinde olan halk savaşa hazır hale getiriliyor ve nihayet savaş başlayınca binlerce insan Siyonizm’in, sosyalist ve komünist emellerine alet oluyordu. Bu durumdan da hep Siyonistler kazanıyordu. Çünkü 2. Dünya savaşında Alman Hitler’e finansal açıdan yardım eden Paul Warbug yine Hitler ve ordusuna silah satan Gustav Krupp bir Yahudi’dir. Aynı şekilde Rusya’ya silah yardımı yapan kişi de yine Krupp şirketidir. Buradan şu anlaşılmaktadır ki bu Siyonist kişiler savaş ortamını önceden hazırlamış hatta bundan silah satarak gelir elde etmişler bununla da kalmayıp her iki ülkenin ihtiyaçlarını karşılaması için istedikleri kredileri de çok yüksek faizle vermişlerdir. Bu da her hâlükârda aslında Siyonistlerin kazandığını bizlere göstermektedir.
 

Kıymetli okuyucular;
 

İnsanların kalbine kin nefret tohumu serpmenin en etkili yolu medyadır. Yukarda verdiğim örnekte de görüldüğü gibi sadece silah ve para savaş için yeterli değildir. En ihtiyaç duyulan şey insanların kalbine kin ve nefret tohumu atmaktır. Ancak bu şekilde binlerce insanı savaşa götürebilirsiniz. Bunun birçok yolu vardır ancak en etkilisi direk inanç ve değer ile oynamaktır. Tarihteki savaşlara bakıldığında en çok inanç sebebi ile insanların savaştığını görürsünüz. İslam’da bu diğer olgulardan farklıdır. Müslümanlar ancak Kuran’ı Kerim ve Peygamberimizin ( SAV) hadislerinden yola çıkarak Cihat emrini yerine getirirler. Unutmamak gerekir İslam’da bir insanı öldürmek bütün insanlığı öldürmüş gibidir. Bu sebepten tarihte asla ve asla bir Müslüman sömürgeleştirmemiş ve gerçekleştirdiği harpleri boşuna yapmamıştır. Müslüman için önce Din İslam, sonra vatan sonra aile gelir. Bu üç kıstastan özellikle İslam’a karşı yapılan acımaz hareket ve katliamlar cihadı meşru kılar. Bir Müslüman asla Yahudi ve Hristiyanların yaptığı gibi sömürmez. Gerçek bir Müslüman asla onların yaptığı gibi kendi dindaşlarına kıymaz. Bu zamana kadar İslam coğrafyasındaki savaşların ve Müslüman ile Müslüman katlinin yegâne sebebi Siyonist kişilerin yönettiği liderlerdir. Bu liderler fitne hareketleriyle Müslümanlar arasında savaşa sebep olmuşlardır. Bu liderler çok zengindirler ve asla fakir Müslüman ülkelere yardım etmezler. Birleşik Arap emirliklerinin Filistin için İsrail’e karşı durmaması bu durumu izah eden günümüzdeki en çarpıcı kanıttır. Ayrıca Suud Bin Abdülaziz Suudi Arabistan kurulurken kendi el yazısı ile Filistin’de Yahudi hareketini desteklediğini ve İngiltere’nin emrinde olduğunu belirttiği bir yazı neşretmiştir. Arap camiasındaki bu bozulmanın sebebi İngiliz ajan Lawrence’tır. Bu ajan Araplar ile Osmanlılar arasında fitne çıkarmış daha sonra da İngiliz Siyonist teşkilatı ile Arap kralları kontrolü altına almıştır. Lawrence’ın “ Bilgeliğin 7 Sütunu “ adlı kitabınının başlığı Yahudilikte aydınlanmanın sembolü olan 7 kollu Şamdan’dan gelir. Bu şamdan’ın diğer bir adı da Menorah’tır.

Lawrence gibi Osmanlıları da kışkırtan bir ajan daha vardı! Bu konu hakkında İnşaAllah ilerleyen zamanlarda bir makale yazacağım…

 

Değerli okuyucular;

 

İki Müslüman arasında savaş ve fitne çıkarmak İslam dinini yok etmek için yeterli değildir. Bu sebepten ötürü Lusifer adını verdikleri şeytana tapan Siyonistler Müslümanları inançlarından saptırmak için medyanın gücünü kullanırlar. Şeytanı ilah kabul eden bu kimseler yaptıkları tahrif hareketleriyle İslam’ı yok etmeyi amaç edinmişlerdir. Böylelikle hem İslam tahrif olacak, hem de tahrif edilen İslam’ı hayatlarında uygulayan Müslümanlar günaha gireceklerdir. Bu da şeytanın yani Siyonist ilahın arzu ettiği en büyük istektir . Şeytan bir Müslümanı her daim günaha sokarak cehenneme girmesi için çalışır.

 

Medyanın merkezi Hollywood şeytanın bu arzusunu gerçekleştirmek için en uygun yer halini almıştır. Zira önceki iki makalemde Hollywood’un gerçek sahiplerinin Siyonistler olduğunu yazmış ve buranın amacının algıları yönetmekle tahrif olduğunu belirtmiştim.

İlk makalemde yazdığım bir soruyu tekrar tekrar hatırlatmak isterim.

 

Acaba tahrif hareketlerinde İslam hedef olarak seçildi mi?

 

Ya da başka bir deyiş ile Hollywood İslam’ı tahrif etmek için bir operasyon gerçekleştirdi mi?

 

Bu sorunun cevabı evettir. Siyonistler bu girişimleri bazen direk bazen de dolaylı yoldan desteklemişlerdir.  Size bu operasyonlardan biri hakkında bilgi verecek ve sonrasında gerçekleşen olaylardan bahsedeceğim. Ayrıca Mustafa AKKAD’ın bu hareketi engellemede nasıl etkili olduğunu izah edeceğim.

 

 Tarihi olayları öğrenmemiz için bazen yılların geçmesi ve tekerrürün gerçekleşmesi gerekmektedir. Bazı olaylar ancak o zaman açığa kavuşur. Bu bağlamda son 10 yılın Siyonist oyunlarını iyi analiz ettiğimizde geçmiş bazı mevzuların sonuçlarını da tez olarak sunabiliriz. Bu yazımda bu açıklamamın unutulmaması gerektiğini özellikle belirtiyorum. Makalemde belirttiğim görüşlerimin tamamı kendi tecrübelerime dayanmaktadır. Bu konu hakkında ki dayanaklarımı makalemin sonunda belirteceğim.

 

Öncelikle geçmiş tarihten yola çıkalım;

 

Bu bağlamda Mustafa AKKAD hakkında bilgi vermenin doğru olacağını düşünüyorum.

1930 Suriye doğumlu Mustafa AKKAD, korku filmleri senaristidir. İyi bir tahsilin hayatı geçirmiştir. Mustafa AKKAD “ Sam PECKINBAH “ adında bir senaristin yanında eğitim almış ve Sam onun akıl hocası olmuştur. Sam’in asıl adı Samuel’dir ve Yahudi asıllı nihilist bir yazardır. Kendisi şiddet filmleri çekmiş ve filmlerinde şiddetin en acı halini izleyicilere aktarmıştır. Mustafa AKKAD Sam’ın yanında korku filmi senaristliğinin anahtarlarını alır. Bu süre zarfından sonra korku filmleri çekmeye ve bu yönde senaryolar yazmaya başlar.

Şimdilik Mustafa AKKAD hakkında bu kadar bilginin yeterli olacağını düşünüyorum. Yazımın ilerleyen noktalarında daha geniş ve detaylı bilgiyi sizlere aktaracağım.

 

Yıl 1975 Samuel PECKINPAH ve Mustafa AKKAD Akademi Ödül Törenine gider. Balo salonunda yan masada yer alan bazı yapımcıların İslamiyet’le alakalı film çekeceğini duyan Mustafa bu durumu içine sindiremez. Küçükken babası tarafından cebine koyulan 200 dolarla birlikte yanına aldığı Kuran-ı Kerim aklına gelir. O gün eve döner ve düşünür. Kendi kendine bu insanlar Müslüman değiller, bu insanlar bu filmi çekerse bizlerin hassasiyetlerine saygı göstermezler diye yakınır. O gece uyuyamayan AKKAD kararını verir. Elinde senaryosunu yazdığı korku filmini bir kenara bırakacak ve doğru İslamiyet’in Doğuşunu yani Çağrı filmini çekecektir.  AKKAD bu durumu şöyle izah etmiştir.

 

“ İslamiyet’in Doğuşu filmini çekmek benim kişisel kararımdır. İslam’ın batıya doğru bir şekilde anlatılmasının ve İslam hakkında gerçeğin söylenmesinin benim için bir görev olduğunu hissettim. Çünkü İslam’ı batıya doğru tarif etmek ancak benim gibi Müslüman bir senaristin yapabileceği bir işti.”

 

Mustafa AKKAD filmi çekecek parası olmadığı için Kuveyt Devlet Başkanı Emir Sabah’a başvurur. Ancak olumsuz yanıt alır. Bu süreçten sonra Fas ve Libya’ya başvuran AKKAD buralardan da olumsuz yanıt alarak Suudi Arabistan Kralı Halid Bin Abdülaziz’e gider. Suud Kral, AKKAD’a yardım yapacağını dile getirse de filmin 15inci dakikasından sonra bu yardım kesilir. Bunun sebebi ise kendilerince filmde Sahabelerin, Peygamber’den daha çok ön planda olmasıdır. Bu durum Kralı rahatsız etmiştir. AKKAD filmin 15inci dakikasına kadar olan makaraları yanına alarak Libya’ya gider. Bedevi çadırında oturan Muammer Kaddafi ile görüşür. Muammer Kaddafi filmin 15inci dakikasına kadar izledikten sonra devamının neden çekilmediğini sorar. AKKAD filmin bir bölümünün Fas’ta çekildiğini ancak Suudi Arabistan baskısı ile Fas’ın kendisine destek vermediğini bu sebepten ötürü Libya’ya geldiğini belirtir. Kaddafi “ Libya çölleri senindir. “ diyerek film ile ilgili destek olacağını belirtir. Film Libya çöllerinde çekilmeye başlanır. Bu süre zarfında Suudi Arabistan’ın baskıları devam etmektedir. Ancak Kaddafi tüm bu baskılara karşı direnmiştir. Hatta filmin müziğinin çekilmesi için Fransa’dan orkestra getirilmesinde Kaddafi’nin yardımları eksik olmamıştır.

 

Tüm bu gelişmelerin ardından film tamamlanır ve dünyada en çok tercümesi yapılan film ünvanını alarak İslam şuurunu tekrar ayağa kaldırır. Bu filmden sonra dünyanın birçok yerinden insanlar Müslüman olur. Filmin yayınlanmasının ardından Mustafa AKKAD Türkiye’ye gelir ve Fetih konulu bir film çekmek istediğini belirtir ancak olumsuz cevap alarak bu teklif reddedilir.

 

İlginçtir;

 

Siyonist kaynaklar sadece İslam’ı değil Hristiyanlığı da filmleriyle tahrif etmişlerdir. Bu konuda da hiçbir engelleme ile karşılaşmamışlardır. 1961 yılında Yahudi Samuel Bronston’un yapımcılığında ve yine Yahudi MGM şirketinin dağıtımcılığında “ King of Kings “ filmi çekilmiştir. Bu filmde Hz.İsa karakterini Jeffrey HUNTER canlandırmış ve bu şekilde Hz. İsa tasvir edilmiştir.   Bu filmden sonra 1979 yılında yine Yahudiler tarafından “ The Jesus “ filmi çekilmiştir. Yahudilik inancına göre Hristiyanlık kabul edilmemesine rağmen bu film İsrail’de çekilmiştir.

 

Hollywood’da 1965 yılından günümüze tahrif hareketleri devam etmiştir.

 

Rahmetli Mustafa AKKAD belki farkındadır belki değildir bilinmez ancak İslam tahrif hareketini engellediği kesindir. Bu hareketinin de sonucunda kaldığı otelde EL KAİDE tarafından katledilmiştir. EL KAİDE örgütü ile ilgili bazı açıklamalarda bulunmak isterim.

EL KAİDE nerede Siyonizm’e aykırı bir davranış varsa o ülkede ortaya çıkıp hem İslam ve Müslümanları karalama çabasına girmiş hem de Siyonizm’in tetikçisi olmuştur.  11 Eylül olayları ve son yaşanan Charlie Hebdo mevzusu bunun kanıtıdır. Her iki mevzunun arka planında Filistin halkının lehine alınan kararların sonucu yatar.

 Bu sebepten ötürü EL KAİDE Siyonizm tarafından finanse edilen tetikçilerden ibarettir.

 

Günümüze geldiğimizde ise;

 

Dünyadaki tahrif hareketi merkezi ilk Hollywood’da kurulmuştur. Bu süreçten sonra dünyanın müstakil yerlerinde yine benzer merkezler faaliyete geçmiştir.

 

Özellikle Avrupa’da Hristiyanlık zayıflayıp yerini Müslümanlığa bıraktıktan sonra tahrif hareketleri bu bölgede yoğunlaşmıştır. Avrupa’da Hollywood’dakinin aksine görsel değil yazılı basın vesilesiyle tahrif hareketleri sürdürülmektedir.

Bunun en çarpıcı misali Charlie Hebdo’dur. Türkiye’de ise Uykusuz gibi mizah dergileri İslam’ı kötüleyerek İslamofobi’yi tetiklemiş, Müslümanları cahil olarak göstermiştir.

 

Hala günümüde bu ve benzer hareketler devam etmekte İslam Müslüman olma arzusundakilere yanlış izah edilmektedir. Ayrıca filmlerde kullanılan argümanlarında bir çoğu İslam ile alakalı değildir.

 

Aşağıda son 10 yıl içerisinde çekilmiş İslam’ı kötüleyen bazı filmlerin isimlerini belirtiyor hepinize hürmetlerimi sunuyorum.

 

Selam ve Dua ile
Abdülkerim AYANOĞLU

 

  • NOAH ( 2014 )

  • İbn-i Sina The Doctor ( 2013 )

  • Fitne ( 2008 )

  • Müslümanların Masumiyeti ( 2013 )

  • Submission ( 2008 )

  • Saplantı ( 2008 )

  • Facebook Classic
  • Twitter Classic
bottom of page